Eski ABD Başkanı Barack Obama, “İklim değişikliğinin etkisini hisseden ilk nesil ve bu konuda bir şeyler yapabilecek son nesil biziz” dediğinde, aslında iklim değişikliğinin insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olduğunun altını çizmişti.
Kayıtlara geçen en sıcak on yıldan dokuzunun son on yılda meydana gelmesi, iklim değişikliği etkilerini kimsenin görmezden gelmesini imkansız kılmıştır. Sera gazlarının atmosfere girişini durdurmak ve net sıfır emisyon elde etmek için acil eyleme ihtiyacımız var. Bu, fosil yakıt ve tarım gibi doğal kabul ettiğimiz endüstrileri tek taraflı olarak karbondan arındırmayı kabul etmek yerine evrensel olarak uluslararası işbirliğini ve anlaşmaları gerektirir.
Küresel sera gazı emisyonlarının dörtte birinden fazlası tarım, ormancılık ve arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu konu aktif olarak ele alınmadıkça, dünya nüfusu ve gıda ihtiyacı artmaya devam ettikçe, bu sektörlerden kaynaklanan emisyonların artması muhtemeldir. Hindistan'da tarım sektörü, ülkenin toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 19,6'sını oluştururken bunu %44 ile elektrik ve ısı üretimi, %18 ini ise imalat, inşaat ve enerji sektörleri izlemektedir.
Hindistan'daki tarımsal emisyonlarının %54,6 sı hayvancılık sektöründen, %19’u enterik fermasyon ve azotlu gübrelerin kullanımından kaynaklanan metan emisyonlarından, %18,5’i anaerobik koşullarda yapılan pirinç ekiminden, %6,9’u hayvancılık yönetimi ve %2,1’i de anız yakmadan gelmektedir. Bu nedenle, tüm tedarik zincirlerinde düşük karbonlu çözümleri hızlandırmak zorunlu hale gelmektedir.
Sentetik biyoloji (synbio) teknoloji ve ürünleri küresel değerinin 2024 yılına kadar 20 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Sentetik biyolojideki gelişmelerin artık tarım dahil bir çok sektörde kullanılabileceği örneklere sahibiz.
Hayvanlar İçin Alternatif Yem ve Gübre ile Metan Emisyonlarının Yakalanması
2019 rakamlarına göre Hindistan 535,78 milyon ile dünyanın en büyük sığır nüfusuna sahiptir. Resmi verilere göre, Hindistan'ın 24 milyon tonluk toplam metan emisyonunun %78'ini hayvancılık oluşturuyor. Hayvanların beslenmesi için kullanılan yemler, karbondioksitten 300 kat daha güçlü bir GHG olan nitröz oksit emisyonları üretmektedir.
Hayvanlar bu yemi yiyip gübre ürettiğinde, karbondioksitten 80 kat daha güçlü metan emisyonları üretir.
Hayvanlar için yem üretmek için otlakları ve ormanları sürme eylemi de topraktan atmosfere karbon salmaktadır. Buna karşılık, alternatif proteinler daha az sera gazı üretir ve daha az arazi gerektirir. String Bio, yem ve gıda sektörlerini hedefleyen artan protein talebini karşılamak için yüksek düzeyde esansiyel amino asitlere sahip metan türevli yüksek kaliteli bir protein bileşeni geliştirdi. Deniz ve hayvan bazlı proteinler için mükemmel bir alternatif olan bu ürün ve bunun kullanımı, gıda güvenliğini ele almak ve ek ürünler yetiştirmek için arazi kullanımını serbest bırakabilir.
İlgili Ürünler
Azotlu Gübre Girdilerinin Azaltılması
Sentetik azotlu gübre uygulamaları, toprağa veya meralara kullanılan azot oksit emisyonların yaklaşık %80’ni tarımsaldır. Bu sentetik gübrelere bağımlılığı azaltmak, dünya çapındaki uzmanlar için önemli bir endişe ve tartışma konusudur.
Ag-biotech girişimleri, bu sentetik gübreleri, yalnızca emisyonları azaltmaya yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda çiftçiler için üretkenliği de destekleyecek sürdürülebilir biyo ürünlerle değiştirmek için çözümler üzerinde çalışmaktadır.
String Bio, dünyada CleanRise adlı mikrobiyal bazlı bir biyo-uyarıcı ve metan türevi, kimyasal içermeyen, doğal biyo-uyarıcı olan Impakt adlı peptit bazlı biyo-uyarıcı geliştiren ilk şirkettir. Metan türevi biyostimulantlar, gelişmiş vejetatif büyüme ve çiçeklenme, gelişmiş kök gelişimi, daha iyi toprak sağlığı, stres toleransı ve artan verim dahil olmak üzere bitki büyümesi üzerinde birçok etkiye sahiptir. Sürdürülebilir tarımsal ürünlerdeki artan ihtiyacı, dönüm başına artan üretkenliği ve tarımdan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmaktadırlar.
Daha Az Metan ile Pirinç Yetiştirme
Sulak alan topraklarının korunması ve bakımı, gelecek nesiller için gıda üretimini karşılamak, sürdürmek ve ayrıca nesli tükenmekte olan bitki ve vahşi yaşam türleri habitatlarını korumak için esastır. Asya'da, sulak alanlar binlerce yıldır gıda üretimi için yoğun bir şekilde kullanılmakta olup, pirinç bölgenin hakim ürünü konumundadır. Pirinç dünyanın en önemli sulak gıda mahsulü olup, her yıl daha fazla artan bir yetiştirme baskısı altındadır. Pirinç ve ürünlerinin gelecek 30 yıl içinde dünyada 10 milyar insanı beslemesi bekleniyor.
140 milyon hektarlık bir alanı kaplayan dünyadaki pirincin yüzde 90'ından fazlası Asya'da üretilmektedir. Bu da kıtanın bu ürünün üretiminden kaynaklı ve büyük ölçekli olarak ortaya çıkan metan emisyonlarından sorumlu olduğu anlamına geliyor.
Pirinç üretimi, yıllık metan emisyonlarının yaklaşık %10-13 ünü oluşturuyor ve bu da sera gazı emisyonları seviyesinde onu uluslararası havacılıkta ortaya çıkan emisyonla aynı seviyeye getiriyor.
Karbona düşmanımız olarak değil, tarımın karbon ayak izini azaltmak için ulaşım, sanayi ve altyapı gibi sektörlerden daha fazla seçenek sunabileceği için müttefikimiz olarak bakmanın zamanı geldi. Sadece sürdürülebilir olmakla kalmayıp aynı zamanda iklim değişikliğine karşı mücadelede büyük ölçüde yardımcı olabilecek daha fazla tarımsal biyoteknoloji çözümlerini uygulamamız ve desteklememiz gerekiyor.